3 – Âl-u Imran Sûresi (064-136) – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi
http://ahmedhulusi.org/
“3 – Âl-u Imran Sûresi (064-136) – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi”
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
BismillahirRahmanirRahıym
64-) Kul ya ehlel Kitabi te’alev ila kelimetin sevain beynena ve beyneküm ella na’büde illAllâhe ve lâ nüşrike Bihi şey’en ve lâ yettehıze ba’duna ba’dan erbaben min dûnillahi, fein tevellev fekulüşhedu Bi enna müslimun;
De ki: “Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, gelin aramızdaki şu ortak anlayışa; Allâh’tan başkasına kulluğu düşünmeyelim; hakikatimiz olan Allâh’a hiçbir şeyi şirk koşmayalım; bazımız bazımızı (mesela İsa’yı) Allâh dûnunda Rab ittihaz etmesin (Allâh yanı sıra ilâh – tanrı edinmeyelim).” Eğer bunlara karşı çıkıp yüz çevirirlerse, o takdirde deyin ki: “Şahit olun ki biz Allâh’a teslim olmuşlardanız.”
65-) Ya ehlel Kitabi lime tühaccune fiy İbrahiyme ve ma ünziletit Tevratu vel İnciylu illâ min ba’dihi, efela ta’kılun;
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, niçin İbrahim hakkında tartışıp duruyorsunuz? Tevrat ve İncil Ondan sonra inzâl edilmiştir (dolayısıyla olayı anlatmıştır). Bunu fark edecek aklınız yok mu?
66-) Hâ entüm hâülâi hacectüm fiyma leküm Bihi ılmün felime tühaccune fiyma leyse leküm Bihi ‘ılm* vAllâhu ya’lemu ve entüm lâ ta’lemun;
Az çok bildiğiniz konularda tartışıp durdunuz, neyse… Fakat hiç bilmediğiniz bir konuda neden tartışırsınız? Oysa Allâh bilir, siz bilmezsiniz!
67-) Ma kâne İbrahiymu yahudiyyen ve lâ nasraniyyen ve lâkin kâne haniyfen müslima* ve ma kâne minel müşrikiyn;
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan… Fakat o tanrıya (dışsal ötesinde bir ilâha) inanmayan (hanîf), yalnızca Allâh’ın var olduğunun idrakında olarak O’na teslim olmuş (varlığında Allâh’ın mutlak tasarrufu olan) idi. Anlayışında şirk yoktu!..
68-) İnne evlenNasi Bi İbrahiyme lelleziynettebe’uhu ve hazen Nebiyyu velleziyne amenû* vAllâhu Veliyyül mu’miniyn;
Gerçekte İbrahim’deki hakikate en yakın olanlar; Onun anlayışı üzere yürüyenler, bu Nebi (Hz.Muhammed) ve Ona iman edenleridir. Allâh iman edenlerin Veliyy’idir.
69-) Veddet taifetün min ehlil Kitabi lev yudılluneküm* ve ma yudıllune illâ enfüsehüm ve ma yeş’urun;
Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan bir grup sizi saptırmayı arzuladılar; oysa onlar kendilerinden başkasını saptırmazlar. Ama bunu idrak edemiyorlar.
70-) Ya ehlel Kitabi lime tekfürune Bi âyâtillâhi ve entüm teşhedun;
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, siz hakikate şahit olduğunuz hâlde, niçin Allâh’ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ’sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorsunuz?
71-) Ya ehlel Kitabi lime telbisunel Hakka Bil batıli ve tektümunel Hakka ve entüm ta’lemun;
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, niçin Hakk’ı bâtılın içinde gizleyip, bilip dururken Hakk’ı gizliyorsunuz?
72-) Ve kalet taifetün min ehlil Kitabi aminu Billeziy ünzile alelleziyne amenû vechen nehari vekfuru ahırehu leallehüm yerci’un;
Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan bir grup şöyle dediler: “Şu iman edenlerin yanına sabah varıp, ‘inzâl edilenlere iman ettik’ deyin. Günün sonunda da (düşündük olmaz böyle şey diyerek) inkâr edin. Böylece belki onlar da (size uyup) dönerler.”
73-) Vela tu’minu illâ limen tebi’a diyneküm* kul innel hüda hüdAllâhi, en yü’ta ehadün misle ma ûtiytüm ev yühaccuküm ‘ınde Rabbiküm* kul innel fadle Bi yedillahi yü’tiyhi men yeşa’* vAllâhu Vasi’un ‘Aliym;
“Dininize tâbi olmayana inanmayın!” De ki: “Hidâyet, Allâh hidâyetidir (hakikatiniz olan Allâh Esmâ’sının hidâyeti esastır). Size verilenin bir benzeri de başka birine veriliyor diye ya da (verilenle) Rabbinizin huzurunda size galip gelecekler diye mi muhalefetiniz?” De ki: “Muhakkak ki fazl Allâh elindedir, onu dilediğine verir. Allâh Vasi’dir, Aliym’dir.”