4 – Nisâ’ Sûresi (094-176) – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi
http://ahmedhulusi.org/
“4 – Nisâ’ Sûresi (094-176) – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi”
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
BismillahirRahmanirRahıym
94-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ darabtüm fiy sebiylillâhi fetebeyyenu ve lâ tekulu limen elka ileykümüs Selâme leste mu’minen, tebteğune ‘aradal hayatid dünya* fe ‘indAllâhi meğanimü kesiyratün, kezâlike küntüm min kablü femennAllâhu aleyküm fe tebeyyenu* innAllâhe kâne Bi ma ta’melune Habiyra;
Ey iman edenler… Allâh için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, “Sen iman eden değilsin” demeyin… Allâh indînde çok ganimetler var… Daha önce siz de öyle idiniz de Allâh size lütufta bulundu… O hâlde iyice araştırın… Muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habiyr’dir.
95-) Lâ yestevil ka’ıdune minel mu’miniyne ğayru üliddarari vel mücahidune fiy sebiylillâhi Bi emvalihim ve enfüsihim* faddalellahul mücahidiyne Bi emvalihim ve enfüsihim alel kaıdiyne dereceten, ve küllen veadAllâhul Hüsna* ve faddalellahul mücahidiyne alel kaıdiyne ecren azıyma;
Mazeretsiz, evde oturup seferden kaçan iman edenler ile Allâh yolunda mallarıyla, nefsleriyle mücahede edenler, eş değerde olmazlar… Allâh, mallarıyla ve nefsleriyle mücahede edenleri, oturup kalanlardan derece olarak üstün kıldı… Hepsine Allâh en güzeli vadetmiştir… (Ancak) Allâh, mücahitleri, oturup kalanların üzerine büyük bir mükâfat ile üstün kılmıştır.
96-) Derecâtin minhü ve mağfireten ve rahmeten, ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;
Tarafından dereceler, mağfiret ve rahmet (bağışlamıştır). Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
97-) İnnelleziyne teveffahümül Melaiketü zalimiy enfüsihim kalu fiyme küntüm* kalu künna müstad’afiyne fiyl Ard* kalu elem tekün Ardullahi vasi’aten fe tühaciru fiyha* fe ülaike me’vahüm cehennem* ve saet mesıyra;
Muhakkak ki melekler, nefslerine zulmeder hâlde vefat ettirilen kimselere, “Ne işte idiniz (niye nefsinize zulüm olan şu şartlar içindesiniz)?” dediler… (Onlar da) dediler ki: “Biz Arz’da zayıf, çaresizdik”… (Melâike de) dedi ki: “Allâh Arz’ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?”… İşte bunların ulaşacağı yer cehennemdir… O ne kötü sondur!
98-) İllel müstad’afiyne minerRicali ven nisai vel vildani lâ yestetıy’une hıyleten ve lâ yehtedune sebiyla;
Ancak hicrete imkânı olmayan güçsüz, çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar bundan müstesnadır.
99-) Feülaike ‘asAllâhu en ya’füve anhüm* ve kânAllâhu Afüvven Ğafûra;
İşte Allâh’ın onların suçlarını affetmesi beklenir. Allâh Afüvv’dür, Ğafûr’dur.
100-) Ve men yühacir fiy sebiylillâhi yecid fiyl Ardı mürağamen kesiyren veseaten, ve men yahruc min beytihi muhaciren ilAllâhi ve RasûliHİ sümme yüdrikhül mevtü fekad veka’a ecruhu alellah* ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;
Kim Allâh yolunda (zulüm gördüğü yerden, ya da {‘Allâh’a firar edin’, âyetince} özüne doğru) hicret ederse, arzda pek çok gidilecek genişlik bulur… Kim Allâh’a ve O’nun Rasûlüne (irsâl olanın açıkladığı hakikate) muhacir olarak evinden çıkar, sonra da ona ölüm yetişirse, artık onun mükâfatı Allâh üzerinedir… Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. (Burada zâhir yanı sıra bir iç anlama da dikkat çekmeye çalıştık. A.H.)