59 – Haşr Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi
http://ahmedhulusi.org/
“59 – Haşr Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü (arapça) – Ahmed Hulusi”
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
BismillahirRahmanirRahıym
1-) Sebbeha Lillâhi ma fiysSemavati ve ma fiyl’Ard* ve “HU”vel’AziyzülHakiym;
Semâlarda ne var ve arzda ne varsa Allâh’ı tespih (ortaya koydukları işlevle Esmâ özelliklerini açığa çıkararak kulluklarını yerine getirmeleri) içindir! O Aziyz’dir, Hakiym’dir.
2-) “HU”velleziy ahrecelleziyne keferu min ehlilKitabi min diyarihim lievvelil haşr* ma zanentum en yahrucu ve zannu ennehüm ma ni’atühüm husunuhüm minAllâhi feetahümullâhu min haysü lem yahtesibu ve kazefe fiy kulubihimurru’be yuhribune buyutehüm Bieydiyhim ve eydilmu’miniyne fa’tebiru ya ulil’ebsar;
O, odur ki, Ehl-i Kitap’tan hakikat bilgisini inkâr edenleri, savaş için toplandıklarında (daha savaşmadan) yurtlarından çıkardı… Siz onların (yurtlarından) çıkacaklarını sanmamıştınız… Onlar da kalelerinin (kendilerini) Allâh’tan (gelene) mâni olacağını zannetmişlerdi! Allâh onlara hiç ummadıkları yerden geldi ve kalplerine korku attı! Kendi elleriyle ve iman edenlerin elleriyle evlerini tahrip ediyorlardı! Ey basîret sahipleri ibret alın!
3-) Ve levla en ketebAllâhu ‘aleyhimulcelâe le’azzebehüm fiyddünya* ve lehüm fiyl’ahıreti ‘azâbunnar;
Eğer Allâh onlar üzerine topluca sürülmeyi yazmasaydı, onları elbette dünyada azaplandırırdı! Sonsuz yaşamda onlara ateşin azabı vardır.
4-) Zâlike Biennehüm şakkullâhe ve RasûleHU, ve men yuşakkıllâhe feinnAllâhe şediyd’ül ‘ıkab;
Çünkü onlar, kendilerini kopardılar Allâh’tan ve Rasûlünden! Kim Allâh’a bağını kopartır (hakikati olan Esmâ özelliklerini – ruhunu – şuur varlık olarak sonsuz yaşayacağını inkâr ederse, kendini toprak olacak beden kabul ederse), muhakkak ki Allâh “Şediyd’ül Ikab”dır (azabı çok şiddetlidir)!
5-) Ma kata’tüm min liynetin ev terektumûha kaimeten ‘alâ usuliha feBiiznillâhi ve liyuhziyel fasikıyn;
(Savaş isteyenlerin) hurma ağacını kestiniz yahut onu kökleriyle bıraktınız ise, (bu) Allâh’ın izniyledir (Bi-iznillâh) ve bozuk inançlıları rezil – rüsva etmesi içindir.
6-) Ve ma efaAllâhu ‘alâ RasûliHİ minhüm fema evceftum ‘aleyhi min haylin ve lâ rikâbin ve lakinnAllâhe yusellitu RusuleHU ‘alâ men yeşa’* vAllâhu ‘alâ külli şey’in Kadiyr;
Allâh’ın onlardan Rasûlüne verdiği ganimete gelince, siz onun için ne bir at koşturdunuz ve ne de bir deveye bindiniz! Ne var ki Allâh, Rasûllerini dilediği kimsenin üzerine yönlendirir! Allâh her şey üzerine Kaadir’dir.
7-) Ma efaAllâhu ‘alâ RasûliHİ min ehlilkura feLillâhi ve lirRasûli ve lizilkurba velyetama velmesakiyni vebnissebiyli, key lâ yekûne duleten beynel’ağniyai minküm* ve ma atâkümurRasûlu fehuzûhu ve ma nehaküm ‘anhu fentehu* vettekullah* innAllâhe şediyd’ül ‘ıkab;
Allâh’ın, fethedilen bölge halkından, Rasûlüne verdiği savaşsız ganimet (fey’), Allâh’a, Rasûle, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir… (Bu böyle takdir edilmiştir) ki (varlık) sizden (sadece) zenginler arasında elden ele dolaşan bir şey olmasın! Rasûl size ne verdi ise, onu alın (kabul edin); sizi neden engelledi ise, ona son verin! Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu kesinlikle yaşatacağı içindir ki) korunun… Muhakkak ki Allâh “Şediyd’ül Ikab”dır.
😎 Lilfukarailmuhaciriynelleziyne uhricu min diyarihim ve emvalihim yebteğune fadlen minAllâhi ve rıdvanen ve yensurunAllâhe ve RasûleHU, ülâike hümussadikun;
(O fey’) yurtlarından ve mallarından çıkarılmış, Allâh’tan bir lütuf ve rıdvan isteyen; Allâh’a ve O’nun Rasûlüne yardım eden muhacir fukara içindir… İşte onlar sadıkların ta kendileridir!
9-) Velleziyne tebevveüddare vel’iymane min kablihim yuhıbbune men hâcere ileyhim ve lâ yecidûne fiy sudûrihim hâceten mimma ûtû ve yü’sirune ‘alâ enfüsihim velev kâne Bihim hasâsatun, ve men yuka şuhha nefsihi feülaike hümülmüflihun;
Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) ve imana yerleşmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine hicret edenleri severler. Onlara (muhacirlere) verilenlerde gözleri yoktur, buna ihtiyaç duymazlar! Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, onları kendi nefslerine tercih ederler! Kim nefsinin (bilincinin) cimriliğinden – ihtirasından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!