79 – Nâzi’at Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü – Ahmed Hulusi
http://ahmedhulusi.org/
“79 – Nâzi’at Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü – Ahmed Hulusi”
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
BismillahirRahmanirRahıym
1-) Şiddetli güç (kuvvesi; Mars);
2-) Yumuşakça götüren (kuvve; Güneş),
3-) (Yörüngelerinde) yüzüp yüzüp giden (kuvveler; Satürn – Jüpiter),
4-) Yarışıp öne geçen (kuvveler; Merkür – Venüs),
5-) Hükmü tedbir edenlere (açığa çıkaran kuvveler; AY), (Bu âyetlerin ‘yıldızlara işaret ettiği yorumu’ Hasan Basri ve İmam Razi’ye ait olup, paylaştığım anlayıştır. A.H.)
6-) O süreçte Racife (vefat sarsıntısı; zelzele) sarsar.
7-) Onu Radife (bâ’s; yeni ruh bedenle yaşama başlayış) izler.
😎 O süreçte (bazı) bilinçler şok olur!
9-) Onların görüşleri şaşkın, eziktir!
10-) Hâlâ diyorlar: “Gerçekten biz ilk hâlimize (toprak olduktan sonra hayata) geri döndürülür müyüz; bâ’s var mı?”
11-) “Çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuzda mı?”
12-) “İşte bu, o takdirde (yaşamın devam etmesi) hüsranlı bir geri dönüştür” dediler.
13-) Oysa o tek bir komuttur!
14-) Bir de bakarsın ki onlar geniş alandadırlar!
15-) Musa’nın olayı sana ulaştı mı?
16-) Hani Onun Rabbi Ona, (Bi-)mukaddes vadi Tuva’da hitap etti:
17-) “Git Firavun’a! Muhakkak ki o azgınlaştı!”
18-) “De ki: Arınıp saflaşmaya ne dersin?”
19-) “Seni Rabbine erdirmeme? (Azameti karşısında) haşyet duyarsın!”
20-) Derken ona büyük mucizeyi gösterdi!
21-) (Firavun) yalanladı ve isyan etti.
22-) Sonra koşarak ardına döndü.
23-) Akabinde topladı, seslendi:
24-) “Ben, sizin en âlâ Rabbinizim!” dedi. (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahedesi yerine; bilincine yükleyerek bedenselliğine vermiş; bilinç varlığına tanrısallık vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına yani nefs-i emmâre yaşamına düşmüştü. Bu yüzdendir ki Musa a.s. ona hakikat bilgisini aktarmak yerine, yani Allâh’a iman yerine, Rabb-ül âlemîn’e iman noktasına çekerek uyarı yapmıştı. Yani tüm varlıkta tedbir eden Esmâ mertebesine dikkatini çekerek hayalindeki vahdeti, bilinç – beden boyutunda yaşayarak birimselliğiyle sınırlamak yerine; şuur boyutunda tüm varlığa yaygın Esmâ mânâları çıkışına iman etmesini teklif etmişti. A.H.)
25-) Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı.
26-) Muhakkak ki bunda haşyete ermiş kimseler için elbette bir ibret vardır!
27-) Sizin yaratılışınız mı zorlu yoksa Semâ mı? (Ki Allâh) onu bina etti!
28-) Onun sınırlarını yükseltti de onu tesviye etti (işlevini yerine getireceği özelliklere göre oluşturdu)!
29-) Onun gecesini kararttı, onun gündüzünü aydınlattı.
30-) İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi.
31-) Ondan onun suyunu ve mer’asını çıkardı(ğı hâlde).
32-) Dağlara gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi.
33-) Sizin ve en’amınızın (hayvanlar) yararlanması için.
34-) Et Tammet’ül Kübra (karşı konulmaz olay – ölüm tadılıp yeni yaşam) başladığında.
35-) O süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar!
36-) Görüşü açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır!
37-) Azıp kural tanımayana,
38-) Dünya zevkleri için yaşamayı seçene gelince;
39-) Muhakkak ki yakıcı ortam mekânı olur!
40-) Rabbinin makamından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan davranışlardan koruyana gelince;
41-) Muhakkak ki cennet, barınağın ta kendisidir.
42-) Sana O Saat’ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye.
43-) (Oysa) onun bilgisi sende ne arar!
44-) Onun sonu rabbinedir.
45-) Sen ancak O’ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın!
46-) Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş’in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar.