83 – Mutaffifiyn Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü – Ahmed Hulusi
http://ahmedhulusi.org/
“83 – Mutaffifiyn Sûresi – Kur’ân-ı Kerîm Çözümü – Ahmed Hulusi”
“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”
BismillahirRahmanirRahıym
1-) Vay hâline ölçü ve tartıyı tam yapmayanların!
2-) Onlar ki, insanlardan haklarını tam ölçüyle alırlar da;
3-) Onların (hakkını vermeye gelince) ölçtüklerinde eksiltirler!
4-) Bunlar kendilerinin (ölümü tatmanın akabinde) bâ’s olunacaklarını zannetmiyor mu?
5-) Aziym bir süreç için.
6-) Rabb-ül âlemîn için insanların kıyam ettiği süreç!
7-) Hayır (asla)! Muhakkak ki füccar (Hak’tan sapanlar)’ın kayıtları elbette siccîn’dedir!
😎 Siccîn’i (ne olduğunu) sana bildiren nedir?
9-) Merkum (silinmesi {İngilizce’de; erase} sözkonusu olmayan) bir kayıttır!
10-) O süreçte (Sünnetullâh’ı) yalanlayanların vay hâline!
11-) Ki onlar, Din (yapılanların otomatik sonucunun yaşanacağı) süreçlerini yalanlarlar!
12-) Onu yaşayacağını yalnızca her haddi aşan suçlular yalanlar!
13-) Ona işaretlerimiz bildirildiğinde: “Evvelkilerin efsaneleri” dedi!
14-) Hayır (asla)! Aksine yaptıklarının getirileri onların şuurlarını (bir pas gibi) örtmüştür.
15-) Hayır! Muhakkak ki onlar, o gün, elbette Rablerinden perdelidirler!
16-) Sonra, muhakkak ki onlar ateşe gireceklerdir.
17-) Sonra: “İşte bu, yalanladığınız şeydir” denilir.
18-) Hayır… Muhakkak ki Ebrâr’ın kitabı, elbette İlliyyîn’dedir.
19-) İlliyyîn (-in ne olduğunu) sana bildiren nedir?
20-) Merkum (silinmesi {İngilizce’de; erase} sözkonusu olmayan) bir kayıttır!
21-) Ona mukarrebûn (kurbiyet ehli – tecelli-i sıfat nasiplileri) şahit olur.
22-) Muhakkak ki Ebrâr, elbette Nimet cenneti içindedir.
23-) Koltuklar üzerinde nazar ediyor oldukları hâlde.
24-) Yüzlerinde, o nimetlerin parıltısını tanırsın.
25-) Mühürlenmiş (korunmuş) hâlis bir şaraptan içirilirler.
26-) Onun hitamı (sonu) misk’tir… Yarışanlar işte onda yarışsınlar!
27-) Onun karışımı Tesnîm’dendir.
28-) Mukarrebûn olarak kendisini içtiği bir kaynaktır!
29-) Muhakkak ki o suç işleyenler iman edenlere gülerlerdi.
30-) Onlara rastladıklarında, birbirlerine göz kırparlar, alay ederlerdi.
31-) Kendi ehillerine (ailelerine, yandaşlarına) döndüklerinde, keyiflenmiş mutlu dönerlerdi.
32-) Onları (iman edenleri) gördüklerinde: “Muhakkak ki bunlar, elbette sapkınlardır” derlerdi.
33-) Hâlbuki onlar (iman edenler) üzerine koruyucular olarak irsâl olunmadılar!
34-) Bu süreçte de iman edenler, o gerçeği reddeden o perdelilere gülüyorlar!
35-) Koltuklar üzerinde nazar ediyor oldukları hâlde.
36-) Hakikati inkâr edenler yaptıklarının sonucunu yaşıyorlar mı işte böyle!